ZİKRİ BİZ İNDİRDİK, ELBETTE ONU BİZ KORUYACAĞIZ (15:9)

Kuran, Allah'ın kullarına indirdiği son kitaptır. Onun kıyamete dek korunması için 15:9'da verilen ilahi sözün hikmeti budur. Kuran'ın Allah sözü olduğu ve kesinlikle korunduğunu kanıtlamak için Allah, Kuran'ı matematiksel bir sistemle kodlamıştır. Tucson Mescidi, Renaissance Institute ve Monotheist Publication olarak yayımlanan kitaplarda açıkladığımız gibi bu matematiksel sistem insan gücünün çok ötesindedir. Allah'ın son kitabında en ufak bir tahrif bile kuşkusuz büyük bir fitneye yol açar. Kuran'ı koruyan sistem matematik olduğundan, 1 birimlik (1 sure, 1 ayet, 1 kelime, hatta 1 harf) sapma bile sistemi bozar.

Nitekim 1974 yılında Kuran'da fark ettiğimiz matematiksel sistem yeni bir fiziksel deliller çağı açmış ve Kuran'daki her birim o sistemde yer almıştır.

Sonuçta, 9:128 nolu ayetlerin Kuran'dan olmadığı ortaya çıkarak:

  1. Kuran'ın matematiksel sisteminin asıl işlevini görme fırsatını bize vermiştir. Kuran'ın korunması, insanlar tarafından müzelerde korunan kitaplar gibi, yahut doğal olarak korunan taş yazıtlar gibi olmayıp hepsinden farklı olarak bizzat sahibi tarafından yerleştirilen kodlama sistemiyle olmuştur ki 15:9 ayeti bunu "beş adet vurgu" ile bildirir: "Biz, elbette Biz Zikri indirdik, ve onu mutlaka Biz koruyacağız."
  2. Bu açıdan olağanüstü bir mucize oluşturur.
  3. Atalarını taklit ettiklerinden dolayı Kuran'ı kabul edenlerle, Kuran'a bizzat Kuran'dan dolayı iman edenlerin arasında ayırım yapmıştır. Gerçek müminler, Kuran'ın tanıklığını atalarının tanıklığına tercih ederler.

Sözkonusu iki hadisin çevirisi şöyledir:

Size içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici bir peygamber gelmiştir. Onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur."

Fiziksel deliller

Bunlara benzer daha birçok örnek verebiliriz. Kısacası, Kuran, 9:128'un kendisine ait olmadığına, yabancı olduğuna tanıklık ediyor. Kuran'dan ve Allah'tan daha büyük tanık kim olabilir?

Rivayetlerde Tüten Duman

Muhammed Peygamber'in ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra Halife Osman bin Affan döneminde bir grup yazıcı, başka ülkelere gönderilmek üzere Kuran nüshalarını çoğaltmakla görevlendirildiler. Bu nüshalar, Muhammed'in eliyle yazılmış orijinal Kuran'dan kopya edilecekti. Yazıcılar komitesine Osman b. Affan, Ali b. Ebi Talip, Zeyd b. Sabit, Ubeyy b. Kab, Abdullah b. El-Zubeyr, Said ibnül As ve Abdurrahman b. El-Haris b. Hişam nezaret ediyorlardı. Peygamber, Kuran'ı iniş sırasına göre yazmış, her parçanın doğru yerine yerleştirilmesi için gerekli talimatı da bunlara eklemişti. Medine'de inen son sure 9. sure idi. Yalnızca, üç ayetli 110. sure 9. sureden sonra Mina'da inmişti.

İlk kıvılcım

Yazıcılar komitesi 9. sureye geldiklerinde onu da uygun yerine yerleştirdiler. Ancak Medinelilerden biri, Allah'ın iki ismini peygambere mal eden bir çift ayetin araya eklenmesini önerdi. Yazıcılar bunu önce reddettiler; ancak tartışmalar sonunda kabul ettiler. Ali b. Ebi Talib ve daha birçok inanan buna büyük bir tepki gösterdi. Nitekim Ali, peygamberin vefatından sonra Allah'ın son peygamberi tarafından yazılmış olan Kuran'a ekleme yapmak isteyenlerin varlığından duyduğu endişe yüzünden ilk halifenin seçildiği toplantıya bile katılmamıştı.

Ali'nin bu protestosu birçok kitapta anılır. Burada, Celaleddin es-Suyuti tarafından yazılan El-Itkan fi Ulum-il Kuran isimli klasik bir kaynakta yer alan ve İkrime yoluyla nakledilen aşağıdaki rivayeti alıyorum:

Ebu Bekir halife seçildikten sonra Ali b. Ebi Talib evine çekildi. Ebu Bekir'e, onun seçilişinden hoşlanmadığı için Ali'nin böyle bir tavır gösterdiği biçiminde yorumlar ulaştı. Bunun üzerine Ebu Bekir Ali'ye birini göndererek durumu soruşturdu: "Ebu Bekr'in seçimine mi karşı çıkıyorsun?" diye sorulunca Ali, "Yok vallahi" diye cevapladı. Ali'ye tekrar soruldu: "Neden evinden dışarı çıkmıyorsun?" Cevap verdi: "Görüyorum ki Kuran'a ekleme yapılıyor ve ben Kuran'ı derleyinceye kadar namaz dışında sokak kıyafetlerimi giymemeye yemin ettim." (El-Itkan Fi Ulum-il Kuran, El-Ezher yayınları, Kahire, Mısır, H.1318, C. 1, Sayfa 59)

Aynı kitabın 28. sayfasında, Zevaidil Müsned ve İbni Merdiveyh'te yer alan ve Übeyy b.Kab yoluyla nakledilen aşağıdaki rivayette konuyu daha da aydınlatıyor:

Ebu Bekr'in hilafeti zamanında Kur'an derleniyordu. Yazım işlemiyle görevli sahabeler Beraet (Ültimatom) suresinin sonuna, 9:127 ayetine gelince, onun son ayet olduğunu sandılar. Bunun üzerine Ubey b. Kab kendilerine, "Peygamber bana iki ayet daha okudu" diyerek 9:128 ayetlerini okumaya başladı ve, "Bu iki ayet, Kuran'ın en son inen ayetleridir" diye ekledi.

Aşağıdaki sonuçlara baktığımızda bu suçun korkunç boyutları ortaya çıkmaktadır:

  1. Halife Osman öldürüldü ve Ali dördüncü halife seçildi.
  2. Ali taraftarları ile saltanat taraftarları arasında yıllar süren bir savaş çıktı. Kuran'ın tahrif edilmesiyle ilgili bir sürü söylenti Şiiler arasında abartılarak "takiyye" politikasıyla nesilden nesile gizlice aktarıldı.
  3. Ali şehit edildi.
  4. Muhammed Peygamber'in torunu Hüseyin yetmişin üzerinde inananla birlikte Kerbela'da şehit edildi.
  5. Emevi ve Abbasi sultanlarının çevrede estirdiği terörün sonucu olarak cizye ödemeye mahkum olduktan sonra, cizyeden kurtulmak amacıyla güya İslam'a girenler, hadisler rivayet ederek Kuran'a ortak koştular ve böylece peygamberin tebliğ ettiği İslam dinini tahrif ettiler.

Sonuçta, tahrifçiler savaşı kazandı. Bugüne ulaşan "resmi" tarih, onların fikirlerini yansıtır. Allah düşmanlarının bu görünüşteki zaferi şüphesiz Allah'ın takdirine uygundu. Mekke'nin fethedilmesiyle yenilen müşrikler, peygamberin ölümünden iki yüzyıl geçmeden çok tanrıcılığa geri döndüler. Ne gariptir ki, bu seferki putları Peygamber Muhammed'in kendisiydi. Bu müşrikler, şüphesiz saf Kuran'ı istemezlerdi. Nitekim, Kuran'ı korumak isteyen gerçek müminler şerefli bir biçimde şehit edildiler. Müşrikler görünüşte zafer kazandılar.

Orijinal Kuran Mervan tarafından yakılıyor

Bu uzun ve yıkıcı savaştan sonraki barış döneminin ilk Halifesi Mervan b. Hakem'di (Ölümü: H 65/M 684). Yaptığı ilk işlerden biri orijinal Kuran'ı yok etmek oldu. Peygamberin kendi eliyle ve özenle yazdığı Kuran'ı "yeni tartışmalara neden olacağından korktuğu" için yaktı. (Nüzulünden Günümüze Kuran-ı Kerim Bilgileri, Osman Keskioğlu, Türkiye Diyanet Vakfı yayınları, 1987, sa:140; Dr. Suphi es-Salih, Mebahis fi Ulumil Kuran, sa:83 ve Kuran tarihiyle ilgili tüm kitaplara bakılabilir.) Akıl sahibi bir kişi burada şu soruyu sormalı: "Muhammed'in orijinal Kuran'ı o sırada elden ele dolaşan nüshalarla aynı idiyse Mervan b. Hakem onu niye yok etsin??!!!"

İki tanık gücündeki tek tanık!

Eski rivayet kitaplarında, sonradan katılan 9:128'dan sürekli şüphelenildiğini öğreniyoruz. Örneğin Buhari'nin ünlü hadis kitabında ve Suyuti'nin El-Itkan'ında Kuran'ın her ayetinin en az iki tanıkla doğrulandığını okuyoruz: "Ancak 9. surenin 128. ve 129. ayetleri müstesna ki onlar yalnız Huzeyme b. Sabit el-Ensari'nin yanında bulunmuşlardı." Sünnilerin en güvenilir hadis kitabı olan Buhari, Suyuti'nin ünlü eseri El İtkan ve Kuran tarihiyle ilgili birçok kitap, Beraet (Ültimatom) suresinin 127. ayetine varıldığında, derleme ve yazım işlemiyle görevli tüm yazıcıların, o ayetin son ayet olduğuna karar verdiğini rivayet eder ve devamla şunları bildirirler:

Sahabeler, Beraet Suresini 127. ayette noktaladıktan sonra Huzeyme b. Sabit El Ensari adındaki bir Medineli kendisinin yanında iki ayet daha bulunduğunu ileri sürdü. Bu iddiasına bir başka tanık daha getirmesi istendiğinde hiç kimseyi bulamadı. Fakat, arkadaşlarından biri bir hadis rivayet ederek Huzeyme'nin tanıklığının iki kişinin tanıklığına eşit olduğuna tanıklık etti. Bunun üzerine yazıcılar son iki ayeti, yani 9:128, 129 ayetlerini kabul edip 9. surenin sonuna eklediler.

Ne gariptir ki, bu 9:128 eklemelerinin, Medine döneminin son günlerinde inmiş Medeni bir surede bulunan Mekki ayetler olduğu iddia edilir.

Konuyla ilgili akla gelebilen birçok soru vardır. Örneğin: Bu Mekki ayetler, çok sonraları müslüman olmuş Medineli birinin yanında, sadece Huzeyme'nin yanında nasıl bulunabilir? Neden dört halife dahil, hiçbir sahabenin tanıklıkları tek başına kabul edilmezken sadece Huzeyme b. Sabit El Ansari'nin tanıklığı iki kişinin tanıklığına denk tutuldu? Huzeyme'nin iki tanığa eşit olduğunu rivayet eden kimdi? Onun bu rivayetine nasıl güvenildi? Yoksa onun da mı tanıklığı iki kişinin tanıklığına eşitti? Beraet Suresinin sonundaki 9:128 hadislerinin, Beraet suresine 'sonundan başlayarak inen biricik sure' unvanını kazandırması ilginç değil mi?

Ne var ki bütün bu tutarsızlıklara ve 9:128 ile ilgili birçok çelişkiye rağmen, Kerbela katliamından sonra kimse onların doğruluğunu açıktan sorgulamaya cesaret edemedi.

Ne söyleyebiliriz?

Her şeye gücü yeten Bilge Tanrı'nın bize sağladığı fiziksel deliller, mesajının doğruluğu ve korunmuşluğu konusunda kuşku bırakmıyor. Sonuç olarak:

  1. Orijinal Kuran'a herhangi bir tahrif giremez.
  2. Beraet: 128-129 Kuran'dan değildir.
  3. Kuran'daki her birim, insan gücünün ötesinde düzenlenmiş matematiksel bir yapı içinde yerini almıştır.

Şimdi anlıyoruz ki, Yüce Tanrı, 9. sureye bu iki "ayetin" "eklenmesine" özellikle izin vererek:

  1. Kuran'ın kodu olan 19'un ana işlevini gösterir.
  2. Kuran'ın ekleme, çıkarma ve bozmalara karşı bir matematiksel zırhla korunduğunu kanıtlar.
  3. İnananlarla ikiyüzlüleri birbirinden ayıracağına dair verdiği sözü yerine getirir.

Konuyla ilgili tartışmalar

Almanya'daki bir dosta gönderdiğim mektubumun ilgili bölümünü alıntılamak istiyorum:

"Zikri biz, elbette biz indirdik ve onu yine biz koruyacağız." (15:9)

Kuran'ın Allah'ın koruması altında olduğunu beş vurgu ile bildiren ayetin bu vurgulama ile bize neyi anlatmak istediğini düşünün. Dünyada, müzelerde insanların gayreti veya tabiat koşullarının etkisiyle binlerce yıldır korunan kitabeler, kitaplar mevcut... Kuran'ın korunması eğer böyle sıradan, normal bir biçimde olsaydı Alemlerin Rabbinin böyle bir korumayı bir övgü vesilesi yapması ve yoğun vurgulama ile kendisini ön plana çıkarması nasıl açıklanacaktı? İzleyicilerinin gayretiyle 1400 yıl korunduğu iddia edilen bir kitabın ne gibi bir özelliği olurdu? Ayrıca, yukarıdaki ayetin sonradan eklenmiş olduğuna dair bir iddiaya vereceğiniz cevap nedir?

Kuran, ilim sahiplerinin göğsündedir (29:49). O, rakamlanmış bir kitap olup ona ancak dürüst insanlar tanık olmakta (83:9, 20,21). Putperestler, kağıtlara yazdıkları Kuran ayetlerinin arasına insan ürünü ifadeler soksalar da, "ilim sahipleri" Allah'ın ayetlerini "bilirler". Çünkü Kuran, bizzat Allah tarafından harfi harfine, kelimesi kelimesine matematiksel bir sistemle korunmuştur. İnsanlar tahrif etmeye çalışsa da yanlış kopyalar çoğaltsa da, "Kuran" korunmuştur ve korunacaktır.

Şu anda 9:128 "ayetlerini" içermeyen Kuran nüshası dünyanın dört bir yanında okunuyor. Bu Kuran nüshasının sizin anlayışınıza göre 15:9 ayetiyle çelişmesi gerekmez mi? Cevabınız "Yok çelişmez, çünkü..." ile başlayacaksa, Muhammed'den sonra putperestlerin Kuran nüshalarına ilave yapması da 15:9 ayeti ile "Çelişmez, çünkü ..."

19 kodu, Kuran'a batılın yaklaşamayacağını kesin olarak sergiliyor. Tüm dünyada yaygın olan Kuran nüshalarında 7:69 ayetindeki "Bastatan" kelimesinin "Basstatan" biçiminde "sad" harfiyle yanlış yazılması ve bu yanlışı destekleyen hadisler uydurulmuş olması ilginçtir. Biz bu imla hatasını Kuran'ın matematiksel kodunun yardımıyla keşfedip düzelttik. Daha sonra eski nüshaları, örneğin Taşkent nüshasını incelediğimizde bu kelimenin Kuran nüshaları ve hadislerin bildirdiğinden farklı yazıldığına tanık olduk.

Süleymaniye Kütüphanesi'nde, Fatih-18 kaydıyla tutulan ve Ali'ye nispet edilen ceylan derisi üzerine Kufi hattıyla yazılmış bir Kuran nüshasını incelediğimde, Beraet suresinin son sayfalarının koparılmış olduğunu gördüm. Kütüphane görevlileri olayı tarihi bir kayıp olarak nitelendirdiler. O birkaç sayfanın koparılmasının sebebi neydi acaba? Umarım, bu bilgiden sonra dini bütün bir meczup kütüphaneye gidip onu kaçırmaya yeltenmez.

Bunlar hep rastlantı mı?

Şia kaynaklarında, Kuran'ın tahrifiyle ilgili mübalağalı iddiaların ve Mehdi'nin asıl Kuran'ı çıkaracağına dair yaygın inancın konumuz açısından hiç mi değeri yok? Mervan'ın orijinal Kuran'ı, "YENİ tartışmalara yol açmasın" bahanesiyle yakıp yok ettiği savı üzerinde hiç mi düşünmeyeceğiz? Matematiksel delillerin yalnızca 9:128'da takılması, başında Besmele bulunmayan biricik surenin sonunda bulunmaları, Kuran tarihinde o iki "ayet" üzerinde ilginç tartışmaların ve iddiaların vuku bulması, Ebu Bekir'in halife seçilişinin daha ilk gününde "Kuran'a ilave yapılıyor" diye Ali'nin tedirgin olması gibi nice tarihi olay ile matematiksel sistemin birbirini desteklemesi rastlantı mıdır?

Kuran boyunca 114 yerde sürekli olarak Allah için kullanılan Rahim isminin sadece 9:128'de peygamber için kullanılması size hiçbir işaret vermiyor mu? 19 matematiksel sistemi bir yalandan ve uydurmadan mı ibaret? Allah'ın tanıklığı mı, yoksa çevrenizdeki insanların veya atalarınızın tanıklığı mı?

Bir itiraz: 19 koduyla, Kuran'a eklenen iki cümleyi fazlalık olarak tespit ettiniz. Peki, Kuran'dan çıkarılmış bir (kaç) ayeti nasıl tespit edeceksiniz? Eksik ayetin içeriği bilinmiyorsa ayeti 19'a nasıl uyduracaksınız?

Cevap: Bu itirazın getirdiği kuşkuyu kaldıracak üç nedeni sıralamak istiyorum: 1) Kuran'daki 19 koduna dayalı matematiksel sistem Reşad'dan önce bilinmiyordu. 2) Matematiksel sistemin, Kuran'ın korunmasıyla ilgili olağanüstü fonksiyonunun mevcut örnekleri, korumayı garantileyen Tanrı'nın sözüne olan güven ve inancı artırıyor. 3) Tanrı, bizi gücümüzün yetmediği şeylerden sorumlu tutmaz.

  1. Kuran'daki matematiksel sistemden ve onun kodundan habersiz bir kişi Kuran'a ilave ve çıkarmalarda bulunsa matematiksel sistemi bozması kaçınılmazdır. Herhangi bir çıkarma işlemi, matematiksel sistemin iç içe kilitli dokusunu bozacaktı. Sayısız parametreden oluşan mükemmel matematiksel doku böyle bir müdahalenin olmadığını göstermektedir. Buna şu örneği vermek istiyorum: Aruz vezinli, kafiyeli ve kıtalardan oluşan bir şiirden bazı kelimeler veya dizeler kazayla silinip kaybolursa veya şiirden anlamayan biri tarafından çıkarılırsa böyle bir müdahalenin gerçekleştiği, şiirden anlayan uzmanlar tarafından rahatlıkla anlaşılırdı. Ancak, şiirden anlayan uzmanlar ekleme ve çıkarmalarda bulunsalar, bir başka uzmanın onu fark etmesi çok zordur, belki de imkansızdır.

    Demek ki 19 kodundan habersiz insanlar Kuran'dan ayetler, kelimeler ve sureler çıkarsalardı farkında olmadan matematiksel sistemi bozacakları için bu sistemi bilen uzmanlar söz konusu bölümleri restore edemeseler bile bir çıkarma işleminin gerçekleştiğini anlayacaklardı. Şiirlerdeki kıta sayısı genellikle bir ölçüye bağlı olmadığından, şiirden kıta(lar) çıkarılsa büyük bir olasılıkla anlaşılmaz. Ancak, Kuran'daki surelerin sayısı matematiksel sistemle güçlü delillerle desteklenmiştir. Bu iddiamızı uygulamak gayet kolaydır. 19 Sistemini bilmeyen herhangi bir kişiden Kuran'dan bazı birimleri çıkarmasını iste. Bu tür bir çıkarım işlemi, metnin akışını veya matematiksel yapıyı zedelemiyorsa söz konusu itirazınız haklı çıkmış olur. Bu mucizeden haberli birinin iz bırakmadan bir çıkarım işleminde bulunması ise imkansıza yakın derecede zordur; belki de imkansızdır.

  2. 19 Kodunun duyarlılığını ve insan gücünün ötesinde oluşu gerçeğini kavramış bir insan, bu kodun Kuran'daki harfleri, kelimeleri, ayetleri, sureleri ve rakamları mükemmel bir örgüyle dokuyan mucizevi örnekleri gördükten sonra, tüm bu mucizeyi ve amacını anlamsız kılacak bir çıkarma işlemine Tanrı'nın izin vermeyeceğine inanır. Hele Tanrısal bir zamanlamayla, Kuran'ın inişinden tam 1406 (19x74) yıl sonra 1974 yılında keşfedilen bu 19 kodunun gizlendiği 74. surede matematiksel sistemin amacı ve niteliği detaylı olarak bildirildikten sonra ve hele o bildirilenlerin aynen gerçekleştiğini gördükten sonra, Tanrı'nın, kontrol edemediği bir çıkarım işlemine izin vereceğine inanmak olanaksızdır. Kısacası, matematiksel mucize fiziksel bir kanıt olmasının yanı sıra Allah'a olan inanç ve güveni de artırmaktadır. Yani fiziksel kanıtlar inancımızı, inancımız da fiziksel kanıtları desteklemektedir.
  3. Tanrı, gücümüzün yetmediği şeylerden bizi sorumlu tutmadığını defalarca tekrarlar. Kuran'ın matematiksel sisteminden habersiz olan geçmiş yüzyıllardaki insanların 9:128'a inanmış olması onları sorumlu tutmaz. Zira O'nu eleyebilecek bir güce ve yetkiye sahip değillerdi. Ne var ki, İslam'ın ilk yıllarında, özellikle Muhammed Peygamber'den sonraki 50 yıllık zaman peryodu içinde, Muhammed'i putlaştıranlar 9:128'u kabul etmişler ve Ali'nin önderliğindeki inananlara zulmetmişlerdir. Daha sonra gelen ve o zalimleri izleyen nesiller başta Kelime-i Şahadet olmak üzere namazı, zekatı, orucu, haccı, ve Kuran'ın yasalarını tümüyle tahrif ederek, ciltlerle rivayeti "vahiydir" diye Kuran'a eş koşarak Tanrı'nın onaylamadığı bir din oluşturmuşlardır (42:21; 9:31; 25:30). Onların 9:128'a inanması devede kulak örneğidir.

Bir itiraz daha: Tevbe suresinin son iki ayetinin şeytani bir ekleme olduğu iddiasını "destekleyen tarihsel belgeler"den söz ediyorsun. Ayni tarihsel belgelerin İslam dinini ne hale getirdiğini görmezlikten gelerek... "Herkesin bildiği tarihsel belgelerle" Allah'ın kitabı ve mucizesi Kuran'ı değerlendiremezsin, sağlayamazsın ve bu uyduruk, deli saçması "tarihsel belgelere" dayanarak Kuran'dan Tevbe suresinin son iki ayetini -ki onlar da Yüce Rabbimizin Muhammed'e vahyettiği kitabın ayetlerindendir- ne sen, ne de Reşad Halife atamazsınız. Nasıl oluyor da Reşad ve senin gibi Kuran talebeleri uydurma rivayetlere dayanarak tek kaynakları olan Kuran'dan ayet atma gibi dehşet verici bir hataya düşebilirler.

Cevap: Beraet Suresinin sonuna eklenenlerle ilgili "tarihsel belgeleri" eleştiriyorsunuz. Eleştiriniz tutarlı, ancak adresi yanlış! Her şeyden önce, bilmelisiniz ki, biz o rivayetlere ve tarihsel belgelere dayanarak o sonuca varmadık. Tümüyle Kuran'ın matematiksel sisteminin kanıtlarıyla ortaya çıkan o sonucu bazı tarihsel belgeler de doğruluyorsa neden söz etmeyelim? Zaten, Kuran'a eklemede bulunmak gibi büyük bir fecaatin gerçekleştiği bir dönemle ilgili rivayetlerde, o olayın hiçbir izine rastlanmaması mümkün değildir. Böyle bir olayı örtbas etmek isteyenler ister istemez ondan söz etmek zorundadırlar ve nitekim etmişlerdir de. Tabii ki yalanlar katarak, abartarak. Söz konusu tarih kitaplarında bu konuyla ilgili hiçbir kayda rastlamasaydık, o zaman siz yine itiraz edecek ve o ateşin dumanını bizden soracaktınız. Hadis ve geleneksel tarih kitapları yüzde yüz yanlış içermezler. İçeremezler de. Yalancılar gerçeği yanlış ile karıştırırlar; aksi taktirde hiç kimse onlara inanmazdı.

Kuran'la çelişen bir cümle eklendiğinde bunun ortaya çıkarılacağını, zira Kuran'da çelişki olmadığını ileri sürüyorsunuz! Bu iddianız üç sebepten ötürü geçersizdir: 1) Demek ki Kuran ayetleriyle çelişmeyen eklemelere izin verilmiştir. Bu mantığa göre, örneğin, Rahman suresinde 33 kez tekrarlanan ayete bir ayet daha eklenebilir. 2) Kuran'da çelişki olmadığını bildiren ayete rağmen, Kuran'a inanmayanlar sayısız çelişkiler iddia etmişler, tüm mezhepler, nasih-mansuh inancıyla, Kuran'da çelişkili ayetler olduğunu kabul etmişlerdir. 3) Bir eklemenin Kuran'dan olduğuna nesiller boyu inanıldıktan sonra "çelişki yok" kriteri işlemez. Hatta o ekleme Kuran'ın birçok ayetleriyle çelişse bile! İnananlar çeşitli yorumlarla onun bir çelişki olmadığını kanıtlamaya çalışırlar. Nitekim kilise, tahrif edilmiş Tevrat ve İncil'deki çelişkileri, ilginç yorumlarla uzlaştırmaya çalışır!.. Bizim ulema da uydurma hadisler arasındaki çelişkileri aynı şekilde ortadan kaldırmaya çalışmış ve milyonlarca insan onlara inanmıştır.

Muhammed Peygamber'in dönemindeki inananların, Ali' nin taraftarları ve onları izleyenlerin, Beraet'in sonundaki eklemeden haberli olmadıklarına dair deliliniz nedir? Ayrıca, insanlar ancak kapasiteleri oranında sorumludurlar. Matematiksel mucizeden habersiz oldukları halde sadece Kuran'ı kaynak edinen gerçek muvahhitler (ki 12 yüzyıl boyunca bu nitelikte kaç kişi yaşadı?), o eklemeye ayet diye inanmışsa özürleri vardır. Allah, insanları, onlara verdiği mesaj ve kanıtlardan sorumlu tutar. Ne var ki, Kuran'ın "büyüklerden biri" ve "Zikra (mesaj)" olarak tanımladığı 19 sistemini ve onun getirdiği kanıtları gördüğü halde, yanlışta ısrar edenler sorumludur.

Hadis ve İslam tarih kitaplarını tamamıyla reddeden biri, öte yanda yine onların tanıklığı ve rivayetiyle gelen Kuran'a (15:9 dahil) nasıl tamamıyla inanabilir ve bu inanç için bir başka delil arama zahmetinde bile bulunmaz? Hatta, Kuran'ı yeterli görenlere, hadis ve sünnet izleyicilerinin yönelttiği, "Madem geçmiş müslümanların rivayetine ve hatta tevatür ve icma ile bildirdiklerine güvenmiyorsun, peki neden yine onların bize ilettiği Kuran'a tam olarak güveniyorsun?" biçimindeki eleştirilere karşı bir Tanrısal yardım ve cevap olan Kuran'ın matematiksel sistemine karşı kör davranmak nankörlüğün ta kendisidir!

9:128-129 eklemelerini savunmaya çalışıyor ve onların, anlam olarak Kuran ayetleriyle ters düşmediğini belirtiyorsunuz. Dostum, biz, onların anlamını delil göstererek onları reddetmedik. Reddettikten sonra bir kelimesinin (Rahim) özelliği konusunda bir kanaate vardık! Biri çıkıp, 9. surenin başında Besmele'nin unutulduğunu iddia edip Besmele eklese, sanırım sizin yürüttüğünüz mantık o eklemeyi yapanın işine yarayacaktır. Lütfen 9:128'un Tanrı sözü olduğuna dair daha geçerli bir savunma getiriniz!

Kuran soy bir kitaptır!

Kuran 24 ayar altına benzer. Sahtekarlar altına teneke yapıştırsalar da, hatta altın rengine boyasalar da, altının özelliklerini bilen bir sarraf altını tenekeden rahatlıkla ayırabilir. Demek ki soy metal olan altın, kimyasal yapısıyla herhangi bir sahtekarlığa karşı korunmuştur. Aynı şekilde soy ve son kitap olan Kuran, asal bir sayı üzerine kurulu matematiksel bir yapıyla herhangi bir sahtekarlığa karşı korunmuştur. Mesajını böylesine mükemmel ve otomatik bir iç savunma sistemine sahip kılan Tanrı çok yücedir!

Ayetlerin toplam sayısı

Kuran'daki toplam ayetlerin sayısına gelince... Kuran hakkında önemli bir bilgiye sahip olmayan bir müslümana sorarsanız büyük olasılıkla 6666 sayısını cevap olarak alacaksınız. Ne var ki, bu sayı Zamehşeri adında bir hikayecinin uydurduğu hoş bir sayıdan ibarettir. Altılardan oluşan bu sayı kolayca akılda kaldığı için popüler olmuştur. Fakat, elinizdeki Kuran'dan dikkatle sayarsanız, sonucun farklı olduğunu göreceksiniz. Geçmiş "alimler," her konuda ihtilaf etmeyi rahmetten bildikleri için Kuran ayetlerinin sayısı konusunda da ihtilaf etmeyi marifet bilmişlerdir. Nitekim, bu konuyla ilgili referanslara baktığınızda bir sürü söylentiyle karşılaşacaksınız.

Elinizdeki Kuran çevirilerinin verdiği rakamlardaki matbaa hatalarını hesaba katmanızı ve bu nedenle iyice tatmin olmak için Sure başlarındaki ayet sayılarıyla ilgili kısa bilgilerle karşılaştırmanızı öneririm. Burada sunduğum liste, Tevbe Suresi olarak bilinen Ültimatom (Beraet) suresinin ayetleri hariç, elinizdeki Kuran nüshasıyla uyum içindedir. Dilerseniz bizim verdiğimiz listeyi elinizdeki listeyle karşılaştırıp inceleyiniz.

Tek başınıza yaptığınızda yaklaşık 20 dakikanızı, bir arkadaşınızla birlikte yaptığınızda 10 dakikanızı alacak bu incelemenin sonunda, elinizdeki Kuran nüshalarında 6236 ayet bulunduğuna tanık olacaksınız. Bu sayıya Fatiha Suresinin (İlk Sure) başındaki ve Karınca Suresinin (27. Sure) içinde geçen Besmeleler dahildir. Bağımsız birer ayet olarak numaralanmadıkları halde Kuran'ın yapısına dahil olan Sure başlarındaki diğer 112 Besmele'yi de eklediğinizde bu sayı 6348 olur.

Ültimatom (Beraet) suresinin sonuna eklenen, ancak Kuran'ın koruma sistemi tarafından dışlanan iki "ayeti" bu sayıdan çıkardığımız vakit Kuran'da Besmelelerle birlikte tam 6346 ayet olduğunu görürüz. Bu sayı, Kuran'ın diğer birçok elementi gibi 19'un tam katıdır.

Kısacası, 6234 adet bağımsız ayet içeren Kuran, tekrarlanan Besmelelerle birlikte toplam 6346 ayete sahiptir.