İslam Akıl Dinidir;

Akılsız Nakil Şeytandandır...

Beş altı yıl önce, Kuran’ın İngilizce çevirisini yaparken İMAN kelimesini "inanmak" yerine "gerçeği takdir etmek" veya "gerçeği onaylamak" ifadeleriyle çevirmeye karar verdim... Kuran’daki İMAN ile ZAN arasında büyük fark var. Bugün uydurma dinleri ve mezhepleri izleyen tüm pa­pazlar, hahamlar, rahipler, imamlar, mollalar inanmak kelimesini Kuran’ın reddettiği ZAN etme, yani körü körüne inanma anlamında kullanmaktadırlar ve böylece kalabalıklara en saçma hikâyeleri ve öğretileri kutsal gerçekler olarak yutturabilmektedirler.

Üçlemede çelişkiler görüyorum.

Aklını kullanma; inan.

Reenkarnasyon inancının delilleri ne?

Aklına güvenme... Rahiplere inan.

Papa’nın günahsız olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum.

Aklını kullanma. Sadece inan.

Muhammed peygamber gibi bir dâhinin okuma yazma bilmediğini, ve bunu Kuran’ı 23 yıl boyunca dikte ettirirken bile sürdürdüğünü, 28 Arap alfabesini öğrenemeyecek kadar zekasız olabileceğini sanmıyorum.

Aklını putlaştırma; inan.

Muhammed peygamberden ikiyüz üçyüz yıl sonra derlenen ve yüzlerce çelişki içeren rivayetlere nasıl güvenebilirim? Buhari’ye veya Ebu Hureyre’ye niye güveneyim?

Sorma, sorgulama; inan.

Kuran niye Allah sözüdür? Edebi mucizeyse onun kriterleri nerede? Deliller ne?

Düşünme, aklını kullanma. Sadece iman et.

Allah adil ve her şeye gücü yeten bir Yaratıcı ise niye bizi affedEBİLMEK için masum oğlunu öldürsün? Allah dilerse niye böylesine bir haksızlığı ve işkenceyi yapmadan affedemesin?

Aklını kullanma, sorgulama. Yoksa kâfir olursun. Sadece inan.

Allah veya putlaştırılan insanlar hakkında uydurulan tonlarca saçma hikâye veya iddia, "inanç" hapı içine sokulduktan sonra rahatlıkla yutturulur. İnanmak aslında en yakındaki, en şatafatlı veya en şamatalı kalabalığa uymak için kullanılan bir "euphemism"dir.* Nasıl ki her ülkenin hükümeti şeytani icraatlarını gizlemek için usturuplu dil kullanıyorsa, örneğin nasıl ki Ame­rikan’ın emperyalist idarecileri fakir ülkelere karşı yaptıkları işgal, savaşlar, talanlar ve katliamlar için kulağa hoş gelen sözcükler üretip onları medya yoluyla Amerikan halkını kandırmak için kullanıyorsa, din adamları da uydurdukları din ve mezhepleri için kutsallaştırılmış "iman" yoluyla dindarlar, mukallitler ve müritler bulabiliyorlar.

Büyük olasılıkla yakın bir arkadaşımız hakkında anlatılan herhangi bir hikâyeyi sorgularız; ama Allah hakkında uydurulan hikâyeleri sorgulamayı şeytani bir tavır olarak reddederiz. Nitekim şeytanlar inanç adı verilen bu hap yoluyla Allah hakkında milyonlarca uydurmayı ve hurafeyi insanlara kilise, cami ve ibadethanede Allah’ın dini ve mezhebi diye yutturmaktadır. En saçma ve en tutarsız hikâyeler Allah adına, peygam­berleri adına anlatılınca her nedense insanların büyük çoğunluğu birden bire salaklaşmaktadır. İnanç adı verilen şeytani propaganda yöntemiyle milyonlarca kişi hipnoz edilebiliyor. Hem de canlarını ve mallarını kurban edebilecek kadar fanatik taraftarlara dönüştürülebiliyorlar. Nitekim akılları taklit sepetine atılanlar elçinin getirdiği mesajı izlemek yerine, onun gösterdiği tevhid anlayışıyla kendilerini ıslah etmek yerine ona yakıştırılan çelişkili hikâyelerle onu putlaştırmaktadırlar. Hâlbuki parmağıyla bize izlememiz gereken yönü gösteren bir elçinin gösterdiği yön yerine onun parmağına ve tırnağına yönelmek ve onlara takılıp yapışmak o parmak sahibine hakarettir, isyandır.

Kuran, İMAN işleminin bir zan, bir sanı değil; delile, bilgiye ve akıl yürütmeye dayanan mantıki bir işlem olduğunu, bir kanaat ve takdir işi olduğunu bildirir.

Quran: a Reformist Translation adlı İngilizce çeviride bu konuyu detayıyla tartıştım ve "belief" veya "faith" kelimesini ve türevlerini neden "Acknow­ledgment" olarak çevirdiğimi savundum. MESAJ çevirisinin 2010 yılında yaptığım düzeltisinde inanmak kelimesinin türevlerini Gerçeği Onaylamak olarak çevirdim. Örneğin, Mümin kelimesini, sorgulamadan inanan anlamına gelen İnanan olarak değil, Gerçeği Onaylayan olarak çevirdim.

Kuran düzinelerce ayette sürekli olarak aklımızı kullanmamızı teşvik eder. Akıllarını kullanmayanların pisliğe ve perişanlığa mahkûm olacağını bildirir. Akıl, bizimle Allah arasında irtibat kuran ve Allah’ın sözlü mesajını takdir etmemizi sağlayan en büyük nimettir. Akıl ile Hevayı, yani mantıksal düşünme ile duygusal davranmayı birbirine karıştıran sahtekârlar maalesef bizi Allah’a ulaştıracak tek araç olan aklı kötülemek için bir sürü propaganda sloganları ve hapları icat etmiş ve örneğin "aklı putlaştırmak" gibi bir saçmalığı halk arasında yaymıştır.

Akıllarını kullanmayarak hayvanlaşmış tipler, saçma sapan, çelişki dolu dini iftiraları sorgulayanları hemen, "Sen aklını putlaştırıyorsun" diye suçlarlar. Kuşkusuz bu suçlamanın ardında gizli veya açık tehdit de vardır. Hani "Sen aklını kullanıp bizim dedelerimizden aktardığımız bu dini uydurmaları, Allah’a ve elçilerine yönelik uydurulmuş bu hakaret ve iftiraları sorgularsan seni aforoz ederiz ve hatta gücümüz yeterse seni döveriz ve hatta öldürürüz!!" Akıl düşmanı bu dindar tipleri Kuran birçok ayette tasvir eder. Onları her dini cemaatte ve her ülkede bulabilirsiniz.

Akıllarını kullanmayarak hayvanlaşan insanları koyun sürüsü gibi güdebilen insanlardan ve cinlerden oluşan şeytanlar, maalesef bu desiseyi Allah’ın dininin yani sisteminin bir metodu olarak sunmaktadırlar.

Örneğin, "İslam akıl dini değil, nakil dinidir" safsatası da yine şeytan tarafından uydurulmuş ve maalesef "kör taklitçiler" olmakla övünebilen akılsızlar tarafından sık sık kullanılmaktadır. Hâlbuki akılsız müslüman olunmaz, akıllarını kullanmayanlar hayvanlaşır, geriye doğru evrimleşir.