NİYE DİPNOTLAR VE BAŞLIKLAR?

Kuran'ın orijinal dilinde mevcut olup çeviri ile birlikte kaybolan detaylara dikkat çekmek amacıyla bazan dipnotlara gerek duyduk. Çeviri konusunda deneyimi olanlar bunu çok iyi bilirler. Çeviride ilke olarak, kelimelerin sözlük anlamlarına sadık kalmaya gayret ettim ama kelimelerin Kuran içindeki kullanışları yüzünden yüklenen nüansları tercih ettim. Kelime kelime çevirinin orijinal dildeki anlamı kaybetmesi veya çarpıtması durumunda da anlamı tercih ettim. Nitekim, Kuran, çeviri konusunda bize yol gösterir. Kuran'da bize tekrar edilerek aktarılan tarihi olaylarda geçen konuşmaların Tanrı tarafından yapılan Arapça çevirileri farklılık arzeder (7:12 ile 15:32 ayetlerini; 11:78 ile 15:67 ayetlerini; 20:10 ile 27:7-12 ile 28:29 ayetlerini karşılaştırınız). Allah tarafından Kuran'daki matematiksel sistemin bir parçası haline sokulan konuşmaların Kuran'daki çevirileri, çevirilerde anlamın yansıtılmasını öngürür. Bunu bazan parantezlerle, bazan da dipnotlarla gerçekleştirmeye çalıştık.

Orijinal metnin amacını yansıtma amacın ötesinde, dipnot ve başlıkları; yüzyıllar boyunca Kuran'ın ve islamın mesajını dejenere eden, kelimelerin ve ifadelerin anlamlarını çarpıtan geleneksel öğretileri ifşa etmek için, kirlenmiş ve koşullanmış zihinleri uyarmak için kullandım. Ne var ki, herkesin her ayeti benim gibi anlamasını beklemiyorum. Tam tersine, bu çevirinin kritik bir inceleme ile ve diğer çevirilerle karşılaştırılarak okunmasını isterim. Her Kuran öğrencisi kendisine özgü bir anlayış nüansına sahip olacaktır kuşkusuz. Bazı yorumlarım yanlış veya ilişkisiz olabilir. Ayetlerin anlam ve işaretine sadık kalmaya özen göstermekle birlikte bazan sınırı aşmış olabilirim. Örneğin, ancak üçte ikisini kendi ailem için gerçekleştirebildiğim bir öneriyi 33:5 ayetinin altına dipnot olarak düşmek istedim ama son anda vazgeçtim:

* 33:5 Bu ayetin kapsamı içine doğrudan girmeyen, ama teğet geçen bir gelenekten sözetmek istiyorum: Evlendiklerinde kadınların soyadlarının değiştirilmesi... Bu gelenek, kadınlara ve kızçocuğuna sahip olan ailelere haksızlık etmektedir. Kadınlar evlendiklerinde kimliklerini değiştirmemeli. Şöyle bir önerim var: Diyelim ki Ali Murat Öztürk ile Fatma Zeynep Özkürt evlendiler ve Meryem ve Oğuz adlarında iki çocuk sahibi oldular. Bu durumda çocukların isimleri Meryem Öztürk Özkürt ve Oğuz Özkürt Öztürk olacak. Böylece hem annenin soyadı korunacak, hem de babanın. Çocukların isimlerinden de onların hem ana ve hem baba taraflarını öğrenmek mümkün olacak.

"Ultramodern" önerilerimin, geleneksel doğmalar içinde beyinlerini dondurmuş olanların eleştirilerine haklılık kazandırabileceği endişesiyle, dipnotları bu tür önerilerden ve fikirlerden korumaya çalıştım. Eleştirmenler'in "ama beceremedin" diye haykırdıklarını işitiyorum. Doğrusu pek umurumda değil. Kuran'ı izleyen hiç bir müslümanın, Edip Yüksel'e ait düşünceleri kaynak olarak alması veya otorite olarak görmesi mümkün değildir.

Müslümanlar, hadis ve mezhep kitaplarını, Dekart, Leipniz, Spinoza, Kant, Miller, Niçe, Marks ve Engels'in kitapları dahil her kitabı okuyabilirler, her düşünceyi dinleyebilirler, her Kuran çevirisini okuyabilirler ve hepsinden de yararlanabilirler. Ancak, inançları ve dinleri için, Allah'ın sözlü ayetlerinden (kitap) ve doğadaki ayetlerinden (evrendeki fiziksel yasalar) başka hiç bir bilgiyi "kaynak" ve "otorite" edinmezler. Aradaki bu farkı kavrayamayacak düzeyde olanlara gelince, onlar bu anlayışsızlıklarında samimiyseler zaten mükellef olmazlar! Ölünce, diğer yaratıklarla birlikte doğrudan cennete girerler (6:38).

Dipnotlar ve başlıklar otorite değildir. Bunları "Edip Yüksel abi " veya belki ben öldükten yüzyıl sonra "Hazret-i Edip Yüksel şöyle yazdı" diye benden dolayı bir otorite olarak kullanan cahiller ve müşrikler çıkabilir. Benim kitaplarımı ve notlarımı dinleri için otorite olarak gören şaşkınlar çıkarsa, onlar, benim şiddetle eleştirdiğim şeyhleri, dinadamlarını, imamları izleyen mukallitlerle aynı hastalığa tutulmuşlar demek. Kuskusuz, bilmeyenler bilenlerden öğrenebilir. Bir konuyu benden daha fazla araştırmış birisinden öğrenmek benim için bir nimettir. Ancak bu öğrenme, "falanca hocaefendi şöyle buyurdu" mukallitliğiyle değil, "falanca'nin iddiasi veya yorumunun şu bölümü şundan veya bundan dolayi doğru, ama su bölümü ise şundan veya bundan dolayi yanlış..." gibi fikirlerin ve tezlerin analitik ve kritik incelemesine bagli olmali. Vaktimiz bolsa, uydurma, yalan ve müşrikçe öğretilerle dolup taşan hadis ve mezhep kitaplarını da okuyabiliriz. Ne var ki, onları asla bir otorite ve kaynak olarak kabul etmemeliyiz.

Kuran ayetleri üzerindeki yorumlar, isim veya şöhretten dolayı değil, doğru olduğu için kabul edilmeli. Bir yorum veya iddia yanlışsa onu yazan veya söyleyen insanın ismine, makamına, kimliğine bakmadan reddetmelidir (17:36).

Bu çeviri kuşkusuz hatalar içermektedir. Mevcut hataların, Mesajın önemli ilkelerini tahrif etmediğine inanıyorum. Bu konuda elimden gelen gayreti gösterdim. Çeviriyi yaparken 20:114; 55:1-2; 42:38; 2:286: 22:2 ve 11:88 ayetlerini sık sık hatırlamaya çalıştım. Bu çeviride mevcut hataları mektupla, basın yoluyla veya kitap yoluyla ortaya koyacak herkese önceden teşekkür ederim. Basın ve yayın dünyasında yapılan eleştiriler <www.yuksel.org> veya <www.19.org> yoluyla bana haber verilse memnun olurum. Hatta "Kuran Çevirilerindeki Hatalar" adlı kitabıma karşılık vermek için bu çeviriyi bir fırsat bilecek olan Hadisçi Sünnetçi dinadamlarının kılı kırk yararak yapacakları muhtemel eleştirilerin içinde haklı olanlar varsa, onları bir dahaki basım için memnuniyetle düzelteceğim.

Bu çeviri, binlerce okurun süzgecinden ve kritik incelemesinden geçip evrimleşecektir. Ne var ki, tüm hatalarına rağmen bu çeviri, Allah'ın dinini bir şirket dini olarak gören ve O'nun sözüne uydurma öğretileri eş koşan dinadamlarının çevirilerinden kategorik bir farka sahiptir.